Tarih: 07.02.2012 00:00

BEN ANA, SEN FIDAN` VE HERSEY

Facebook Twitter Linked-in

BEN ANA, SEN FIDAN" VE HERSEY

Eksik kalasi, terör, tutukevi yanginlari ve sehit haberleri. Sona bir adim kala yine, istemdisi alevler üsütüyor kalpazan soguklarini. Yanginlar geceyarisi termometreler sifiri vurdugunda veya kirklara dayanip sicaklar ciger patlattiginda hoyrat kollariyla ülkeyi sariyor. Aynen ateskest masallari anlatilirken bayraga sarili tabutlar memleketlere yollandigi gibi. Akil almamacasina sis dumani içinde hersey. Vizildayarak serin-sicak dönen bir vantilatöre kurban hersey. 

Ugultulu dört duvar arasinda sessizce mirildanan `kayina türkü`de ve dag-tepe-bayir koyunda saklanan `zuladaki mahzun resimde` artik ölüm temasi var. Telin ucundaki yasli, titrek ses delice bekler eve dönüs ve tahliye haberlerini oysa. Nafile haykirir cam siselerin içindeki pusulasi sasmis yazilar gerçegi. Doguracak, emzirecek, besleyecek, büyütecek ve canina yandigimin yalnizligina, Vatana emanet, vatana ihanet ölüme savuracaksin fidanlari. Dis kapi tenhaligina vuracaksin degerleri. Nasil yazmali ki artik...

"Önce akil tutusacak bir uyuz-uyusuk aksam üstü. Sonra eridikçe eriyecek tas parke koridorlar çift sirali. Göz ucuyla salindikça daglarda tepelerde dev alevler, nehirler de usulden tutusacak. Seytana uyan da deli-veli, ellerde bir tutam melek tozu kalacak. Altin tozlari savruldukça göge ay kararacak. Canina yandigimin ay yüzlüsü bastan savilmasi namümkün veda çiçegini ekecek topraga. Tenim yandi, agzim kurudu, uyusuk-uyuz bir aksam üstüydü, azgin geceyarisi da kapida bekliyordu" diye baslayacak tüm metinler.

Ve fidanlar kirilacak orta belinden...

"Ben ana, sen fidan, yer gök isiksiz, karanligi bölen pencerelerde ve daglarda kör olasi yangin" diye aglayacak, yas tutacak analar. 

Deccal dolasiyor arsizca günes batandan günes dogana altüst olmus, yas tutan yüreklerde. Adam sende denilebir mi hiç bu kadar. Emrin olur deyip, hazirola geçerek her zaman pinarin gözünde biriken ve yayilan alevi görmezden gelmek nedir. Su yavan hayatta yarinlarda hiç bir lezzet kandiramaz dagin eteklerinde açan çiçekleri. Zaten yüce daglarin basinda dört nala memleket dolasir. Analarin ninnilerinde, bal sütünün her yudumunda ise sevgi...

`Ben ana, sen fidan` ve dolu dolu agitlar yakar yürekleri; " Özgürlüge beleyip, çiplak büyüttüm ben onu. Dagin etinden, karin suyundan besledim. Kiç çiplak bas kabak. Dört duvar komaz ona, gökkubbeye sigmaz o, hasreti bana. Ben anayim. Kanimdan çogalttim onu, doganin eline biraktim sonra. Tarihe yazdim adini. Tarihi duvardaki Musaf`in arka sayfasina. Dört duvar yemez onu bitiremez, beni harcar. Çayir çimen arasina biraktim onu ben. Taptaze bir fidan gibi. Yesile kirmizi akti oluk oluk, aci dayanilmazdi ve canlandi bir saplakla.

Çiplak büyüttüm ben onu. Kisin sicagindan yazin sogugundan esirgedim. Hain gecelerin ayazindan korudum. Kiç çiplak bas kabak. Dört duvar yetmez ona, vadileri arzular. Derdi bana, sikintisi basima. Canimdan candir, oguldur, kizandir, baladir, usagimdir. Meme uçlarimdan damlayan, sizildayan balimdir, düsman eline birakamam. Çekerim mavzeri koca dünyayi vururum alnindan. Tarihe andim budur. Talihi Musaf`in arka sayfasinda yaldizla divitlenmis. Özenle yazilmis çizilmis gelecegi baska tarifi yoktur. Dört duvar tutamaz onu, ovalar yetmez ona. Dingin maviler gerek ona, bulutlar, deniz, günes. Özgürlügü içti fidanim canimdan ve büyüdü. Ne zahmetlerle büyüttüm ben onu.

Çisçiplak, kiç açik bas kabak yürüttüm ben onu. Esaret yorar onu, öldürür ve gözünü kirpmadan ölümü seçer, ben de ölürüm onunla beraber..."

Daha sicaktir naaslar ama yüzü soguktur ölümün. Kömür gözlerden anca analar öper sevgiyle. Cama yansiyan ayaza dokunur sicak ana yüregi ve hayat durur. Ve sunmadiysa hayat panzehirini daha çok hayatlar avulanir.

Su gibidir akil ve hiç gerisingeri akmaz...
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —