YÖK'ün 31. kurulus yildönümüne yeni YÖK Yasa Tasarisi damgasini vurdu. Üniversitelerde köklü degisiklikler getirecek olan yeni yasanin detaylarini, Bogaziçi Üniversitesi Egitim Bilimleri Bölümü Ögretim Üyesi Prof. Dr. Rifat Okçabol ile konustuk.
Üniversiteyi yönetecek ve rektörü belirleyecek olan 11 kisilik Üniversite Konseyleri ile demokrasiye darbe vuruldugunu ifade eden Okçabol, üniversite bilesenlerinin rektörlük seçimlerinde söz hakkinin ortadan kalktigina vurgu yapiyor. Seçimlerle ilgili de dikkat çekici bir kiyaslama yapiyor: "Meclisteki 276 kisinin oylariyla basbakan, cumhurbaskani seçiliyor da, 700 tane profesörün oyuyla rektör seçilemiyor. Üniversitenin seçtigi kisi rektör olamiyor, ama üniversite ile alakasi olmayan Konsey'in atadigi kisi rektör oluyor. Muhtari böyle seçsen mahalle ayaklanir."
Muhalefette olan önce bir kizar YÖK'e. Ama iktidara gelince de hemen YÖK sevici olur. AKP için de geçerli bu. 2002'de YÖK'ü degistirecegini, hatta kaldiracagini söylemisti. Ne degisti o günden bugüne de kaldirmadi?
AKP, YÖK'e hakim olmanin avantajlarini gördü. YÖK, geçmisten beri tatli bir kurum degildi zaten. Özerk ve özgür olmasi gereken üniversitelerde demir eli temsil eden bir kurumdu. Ama, AKP döneminin söyle bir fark var; geçmiste hiçbir zaman iktidarda olan partiyle, cumhurbaskani bu kadar özdeslesmedi ve dolayisiyla YÖK'e hükümetler degil, daha çok YÖK baskanlari damgasini vurdu. Cumhurbaskanina yakin bir kurum oldu, baskici oldu, ama bu kadar hükümete yakin olmadi. Simdi ise, Cumhurbaskani AKP'li, YÖK Kurulu AKP'li ve dolayisiyla rektörler de öyle. YÖK su anda tamamen AKP'lilesmis durumda. Bu fark giderek belirginlesiyor. Yani YÖK'ü kaldirmaya gerek kalmadi artik.
'BILIM ÖMRÜ' OLMAYACAK!
Yeni YÖK yasa tasarisinda söyle tanimlamalar var tasarida: "Üniversitelerin yeniden yapilandirilmasi", "Rekabet edebilen Türkiye", "Hesapverilebilirlik","Kaynak yaratan üniversite" gibi. Nedir bu kavramlarin Türkçesi?
Bu kavramlar kulaga hos geliyor tabi. Ama Türkçesi su: "Üniversiteyi parali yapacagiz" diyor. Mesela; "kendi kaynagini yaratan üniversite". Nasil yaratacak kaynagini? Ögrencisinden para alabilir. Ama bunun anlami daha çok, "Üniversite, piyasaya is yapacak" demektir. Peki piyasa ne? Bire ürettigini, üçe bese satmak isteyen bir anlayis. Dolayisiyla, piyasanin yaptiracagi arastirma da, biri üçe satarken, bese sattirmak için olacaktir. Ya da "Hangi mali üretirsem, bese satarim" olacaktir. Üniversite toplum için degil, piyasa için var olan bir kurum olacak. Çünkü kaynak üretmesi için piyasaya yanasmasi gerekecek.
Bilim, bilgi gibi kavramlara ne oluyor peki?
Mesela biz, aylarca ugrastik ve ögretmen yetistirmesiyle ilgili bir arastirma yaptik. Bunun piyasaya bir kurus yarari yok. Biz bu arastirmayi merak için yaptik. Bilim, zaten meraktan yapilan bir seydir. Pastör'e bakin, Darwin'e bakin. Hepsi merak etmistir. Bu merak üzerine, sistemli çalismayi becerebilmisse de, bizlere kalici bilgi üretmistir, bilim ilerlemistir. Piyasa ile de ilerleyen seyler olur elbette, ama insansiz uçak yapilir mesela. Ama insanligin zararina olur. Para için yapilan sey, yeni bir para üretmek içindir, bilim için degil. Para kazanmaya yönelen akademisyen, para getirecek islerin pesine düser. Bu da, 'bilim ömrü' olmayacak demektir. Bilim, bu güne kadar ne üretildiyse orada kalacak demektir.
Yasa tasarisinda 11 kisilik Üniversite Konseylerinden bahsediyor. Konseydeki 6 kisi ise üniversite disindan atanacak. Bu kurul da rektörü seçecek. Rektörün böyle seçilmesini nasil yorumlarsiniz?
Su anda rektörlük seçimlerinde görece bir demokrasi var. Çünkü seçim var. Ama yeni yasada bu ortadan kaldiriliyor. Bu yapi "atanmis" olacak. Yarisindan fazlasi, hükümetin atadiklarindan ve piyasadan gelenlerden olusacak. Bu güne kadarki rektör seçimleri de zaafliydi. Sistem en çok oyu alani degil, daha az oy olani atayabiliyordu. Simdi ise, hiç seçim hakki yok.
Düsünün ki, mahalle muhtari seçiliyor. En düsük oy alan atansa, o köy ayaga kalkar. Mecliste farkli egitim gruplarindan olan 276 kisinin oyu ile cumhurbaskani, basbakan seçiliyor, yetkililer seçiliyor. Ama 700 tane profesörün oyu ile üniversite rektörü seçilemiyor. Konsey, disardan rektör seçecekmis. Üniversite ile alakasi olmayan 6 kisinin seçtigi kisi ise yariyor da, üniversitenin seçtigi ise yaramiyor! Zaten Konseye o kadar fahis yetkiler veriyorlar ki, mesela istedigi vakit kamulastirma yapacak. Seçimle bile gelmemis 6 kisiye belediyenin, il özel idaresinin üzerinde yetkiler veriyorlar. Niçin kullanacak bu insanlar, bu yetkiyi. Elbette, piyasa için. (Istanbul/EVRENSEL)
'ÜNIVERSITELER GERICILESIYOR'
"TÜRKIYE Bilimler Akademisi (TÜBA)'nin eski yönetimini kapadilar. Simdi TÜBITAK ve YÖK'e, TÜBA'nin üyeleri belirleme hakki verdiler. Ne demek bu? Artik TÜBA'nin üyeleri bilimsel camianin seçecegi üyelerden olusmayacak. AKP'lilesmis kurumlarin seçecegi kisilerden olusacak. Her seyi Islam açisindan degerlendirecek kisiler olacak. "Dininin ve kininin davacisi olacak insan yetistirecegiz" diye açik açik söylüyor zaten Basbakan. 4+4+4'le yaptilar bunu yaptilar zaten, simdi de ayni modeli yeni tasari ile üniversiteye getiriyorlar. Üniversiteleri gericilestiriyorlar."
PUAN DÜSÜNCE 'GÜLE GÜLE' DÖNEMI
Tasarida akademisyenler için puan sisteminden söz ediliyor.
Akademisyenlere performans sistemi ile puan verecekler. Akademisyenin, üniversiteye piyasadan para getirdigi ölçüde performans degeri aratacak, buna bagli olarak bölüm baskani ve dekaninin da puani artacak. Bu ne demek? Dekan ve bölüm baskani, akamdemisyeninin girtlagini sicakacak, "Piyasaya is yap" diyecek. Performans olmadigi vakit, kapi önüne koyacak. Is güvencesini ortadan kaldiriyor. "Ne kadar para kazanirsan, o kadar adamsin" diyor. Akademisyenleri akademisyenliginden uzaklastiriyor. Yeni sistemde, ya istemedigin isi yapacaksin ya da tersi: Para tatli gelecek, bu kez akademik kimliginden uzaklasacaksin. Yani her iki türlü de akademiyi öldürecek. Üretemiyorsan, puanin yükselmiyorsa, issiz kalacaksin.
KÂR OLMAZSA BÖLÜMLER KAPANIR
Bu degisim müfredati nasil etkileyecek?
Para getirmeyen bölümler kapanacak. Mesela sanat tarihi, arkeoloji. Avrupa'da basladi bile felsefe ve sosyoloji gibi böülümler kapatilmaya. Sanatsiz, felsefesiz, sosyolojiz üniversite olur mu? Toplumdan kopariyorlar üniversiteyi. Üniversite artik bir kundura fabrikasi gibi sadece üretecek. Piyasasnin isine yarayacak bilgi ve teknoloji üretecek. Ama bilim üretmeyecek. YÖK tarihinde rektör seçimleri ile ilgili en bariz degisim havasi, DYP-SHP iktidari döneminde olmustu. 1993'te, rektör seçimlerinde. Mesela o zaman kadar rektörü YÖK baskani Ihsan Dogramaci aday gösteriyordu, cumhurbaskani da atiyordu. Üniversiteler ayaga kalkinca, yasa degistirildi. Yasaya göre, üniversiteler aday gösterecek, cumhurbaskani da onlardan birini atayacakti. Son anda degisiklik getirildi ve bildigimiz sistem geldi. Üniversite alti kisi seçiyor, YÖK onu üçe indiriyor, cumhurbaskani da onlar arasindan rektörü seçiyor. Yani yasanin degisme olasiligi en çok o zaman olmustu. Simdi getirmek istedikleri YÖK yasasi ise, simdi var olan görece demokrasiyi bile kaldiriyor.
AYRI PROTESTO YAPILMAMALI
Bugün YÖK prostestolari gerçeklesecek. Akademisyenler, arastirma görevlileri ve ögrenciler ayri ayri eylem yapacaklar. Yasa tasarisinin tartisildigi bir dönemde birlesmemek dogru mu?
Üniversiteler akademisyeni, ögrencisi ve idari personeli ile bir bütündür. Toplum açisindan da degerlendirmek lazim. Bu yüzden ortaya koyacagimiz tepki de bütüncül olmali. Ama dediginiz gibi bölünmüslükler var. Bunlara karsi olanlarin bir arada durmasi gerekir. Birlik olup, güçbirligi olusturmamiz lazim. Çünkü, bu yasa geçerse üniversiteler bitmis olacak.